İkdam Gazetesi Kime Aittir? Bir Zamanlar Basılı Olan Hayatın Gölgesinde
Bazen geçmişin karanlık köşelerinden gelen bir haber, günümüzün ışığında parlayan bir iz bırakır. 20. yüzyılın başlarında bir gazetenin yansıttığı ses, o dönemin sosyal, kültürel ve siyasi yapısına nasıl dokundu? İşte, bu yazıda size bu sorunun cevabını anlatacağım; ama önce sizi bir zaman yolculuğuna çıkaracağım. Hikâyemi dinlerken, belki siz de geçmişin izleriyle bir an için buluşacak, o dönemin gürültüsünü ve yankılarını hissedeceksiniz.
İkdam gazetesi, Türk basın tarihinin en önemli sayfalarından birine sahipti. Ancak her hikâyenin bir sahibi vardır, değil mi? Kimse, bir derginin ya da gazetenin sadece rastgele ortaya çıkıp basıldığını düşünmez. Yıl 1894, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında İstanbul’da İkdam gazetesinin sayfaları, dönemin en kuvvetli kalemlerinden birinin elinden çıkıyordu. Her köşede, her kelimede bir iz bırakıyor, Türkiye’nin modernleşme çabalarına ışık tutuyordu. Ancak, bu gazete kime aitti?
Bir Gazete, Bir Zihin: İkdam’ın Doğuşu
İkdam gazetesi, dönemin aydınlarından ve gazetecilerinden olan Ahmed Rıza tarafından 1894 yılında yayımlanmaya başlandı. Ahmed Rıza, gazetenin hem sahipliğini üstlenmiş, hem de yayın yönetmenliğini yapmış bir isimdi. Onun bu gazeteyi kurma amacı, sadece haber vermek değil; aynı zamanda toplumun gelişimine katkıda bulunmaktı. İkdam, özgürlük, eşitlik ve adalet gibi kavramları savunarak dönemin en önemli entelektüel platformlarından biri haline gelmişti. İkdam’ın sahipliği ise onun zihin dünyasına, tarihsel süreçlere ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişin sancılı dönemlerine ışık tutan bir yolculuktu.
Ancak her büyük hikâyenin bir başlangıcı vardır. Rıza Bey’in, gazetesinin arkasında güçlü bir vizyonu vardı. Bu vizyon, aslında bir çözüm arayışıydı. Çözüm, Osmanlı’nın gerileyen durumundan çıkabilmesi için toplumun modernleşmesi gerektiği inancında gizliydi. Gazete, her satırında bu çözümü arayan, insanları bilinçlendiren ve aydınlatan bir ışık gibi parlıyordu. Ancak, bir başka hikâye de vardı: Aydınlar, kadınlar ve erkekler arasındaki farklar…
Erkekler Çözüm Arayacak, Kadınlar Anlayışla Karşılayacak
Bir tarafta, erkekler çözüm odaklıydı. Ahmed Rıza ve onun gibiler, toplumu değiştirecek fikirlerin peşinden gidiyorlardı. Onlar için mesele, sadece kelimelerle değil, düşüncelerle insanları harekete geçirebilmekti. İşte İkdam, bu harekete geçirme gücünü taşımak istiyordu. Onlar, gazeteyi her gün yazarken, birer strateji belirliyorlardı; her kelime, her manşet bir planın parçasıydı. Gazetede yazan her şey, bir hedefin peşinden gidiyordu. Toplum, bilinçli bir biçimde dönüştürülmeliydi.
Diğer tarafta ise kadınların duygu dolu, empatik yaklaşımı vardı. Onlar, her haberi okurken, sadece ne olduğunu değil, ne hissettirdiğini de anlamaya çalışıyorlardı. Bir kadın, gazetenin sayfalarında yer alan yazıları okurken, toplumsal sorunları sadece bir problem olarak değil, insanları etkileyen bir duygu olarak alıyordu. İkdam, toplumun sesini duymak isteyen kadınlar için de bir köprüydü. Onlar, gazetenin sosyal meselelere yaklaşımını daha çok insan odaklı olarak görüyordu. Kadınlar, bu gazetede hissettikleriyle hareket ediyor, zaman zaman sadece çözüm değil, anlayış arıyorlardı.
Sonuç olarak, İkdam gazetesi, hem erkeklerin çözüm odaklı stratejileriyle hem de kadınların empatik ve ilişkisel bakış açılarıyla bir toplumun yeniden doğuşuna şahitlik etti. Ahmed Rıza’nın, gazeteyi kurarken duyduğu sorumluluk, sadece yazılı metinler değil; insanlara birer ses olma çabasıydı. Bu, sadece bir gazetenin değil, bir toplumun dönüşümünün temellerini atma yolculuğuydu.
İkdam’ın Efsanesi
İkdam gazetesi, zamanla sadece bir gazete değil; aynı zamanda bir efsane haline geldi. Yıllar geçse de, o gazetede yazılan satırlar hala kulaklarımızda yankı buluyor. Ahmed Rıza, İkdam ile birlikte sadece bir dönemin değil, bir zihniyetin de temellerini atmış oldu. Toplumun değişimi, bu gazetenin sayfalarından geçiyordu. İkdam, sadece geçmişin değil, geleceğin de habercisiydi.
Ve belki de en önemli soru şudur: Geçmişin derin izleri, bizim bugün yaptıklarımıza nasıl yön veriyor? İkdam gazetesi, bir dönemin tarihine tanıklık etmiş bir isimle, insanlara hala daha bir şeyler öğretiyor. Şimdi sizlere soruyorum: Geçmişin sesine kulak verirken, geleceğe nasıl yön vereceğiz?
Bu yazıyı okuduktan sonra, sizin düşünceleriniz ne? Hangi olaylar, hangi gazeteler, hangi kişilikler size ilham veriyor? Yorumlarda buluşalım, hikâyenizi paylaşın!